Bu Blogda Ara

15 Aralık 2016 Perşembe

Cennetin Fragmanını İzlemek...




Merhabalar. Bardağı saran üşümüş parmaklarıma rağmen çok mutlu olduğum anlardan biriyle başlamak istedim yazıma. Bu arada hepinize bir özür borçluyum sanırım çünkü yazımı bu saatlere kadar geciktirmek istemezdim; planlarıma göre sabahın en güzel ışıklarıyla sizlere günaydın diyecektim. Ama insan plan yapar hayat gülermiş ya hani bugün çok hasta uyandım. Baş ağrısı, halsizlik falan filan. Tatsız durumlar işte. Şimdi biraz toparladım ve söz verdiğim gibi karşınızdayım.
Siz hiç rüyanızda gördüğünüz bir yere sonra gerçekten gittiniz mi ? Benim zihnim bana bu oyunu çok oynuyor. Çok da seviyorum bu durumu.Özel bir his. Hiç aklıma gelmeyen bir anda diyorum ki "aa Esma sen burayı daha önce rüyanda görmüştün" ve gülümsüyorum. İşte Yedigöller'de bu hissin en güçlü halini yaşadım ormanda gezerken. "Esma" dedim kendime "Senin ruhun bir orman zaten."
Açıkçası daha önce Yedigöller'e çok küçükken de gitmiştim. Hatırımda bir resim, resimde sadece bir göl kenarı ve kaplumbağa yumurtaları var. Kötü çocuklardan biri kaplumbağa yumurtalarından birini kırıyor ve ona çok kızıyor, bağırıyorum. Hatırladığım tek şey bu. Sanırım 5 yaşındaydım o zaman.
Peki bu yolculuğa nasıl çıktık ? Uzun zamandır -bir yıldır falan- internette doğa gezileri yapan guruplara bakıp duruyordum. Karamürsel'e taşındıktan sonra Facebook'ta bir gurupla tanıştım. TrekinTurkey adında bir gezi keşif gurubu. Bir süre etkinliklerini takip ettim.Oldukça şeffaf bir gurup olması beni etkiledi. Koşulları, fiyatları, güzergahları, planları hepsi baştan belliydi. Tüm bilgileri sayfalarından kolayca edinebiliyordum. Yedigöller turu hakkındaki paylaşımı görünce içim kıpır kıpır oldu. Hemen irtibata geçtik ve gezimizin gününü heyecanla beklemeye başladık. Bu bir fototrek yani fotoğraf gezisiydi. O gün gelince sırt çantamızı alıp ekibe katıldık. Sımsıcak bir gezi başlamıştı.
Sabahın ilk saatlerinde Yedigöller'e ulaştık. Vardığımızda henüz gün doğmamıştı. Otobüsten indiğimiz an kulaklarımızın duyduğu tek şey, yaprakların hışırdamasıydı. Ayaklarımızın altında binlerce kurumuş yaprak vardı. Sanki ayaklarımız yerden kesilmiş gibiydi. Zemin yoktu sanki ortada burası bir yaprak cennetiydi. Daha bunun mutluluğuyla şaşkınken biri dedi ki "yıldızlara bakıııııın!" Hepimiz çocuklar gibiydik o an kafamı kaldırdım ve... 
Evet gördüğümüz tablo aynen böyleydi. Yukarıda kullandığım foto o anın temsili bir görselidir. Çünkü büyülenmiştim ve foto çekmek aklıma bile gelmemişti. Şükürler olsun gördüğü her güzel şeyin fotosunu çekme hastalığı olan ben bu kez sadece "o an"ı yaşamayı başarmıştım.
Sevgili okurlarım bugünkü yazımda Yedigöller gezimizin bir kısmını anlattım. Ama bu daha başlangıç. Sizi sıkmak istemiyorum. Bu uzun bir yolculuk parça parça tadını çıkara çıkara anlatmak istiyorum. Eh biraz da merak edin istiyorum sanırım :) Mutluluk kalbinizde olsun....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder