Bu Blogda Ara

13 Haziran 2017 Salı

Büyülü Coğrafya : Kapadokya

Merhaba herkese. Ne zamandır Kapadokya hakkındaki izlenimlerimi ve kısa kısa ama hayat kurtaran bilgilerimi  sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama bir türlü fırsat  bulamamıştım. Bu arada bir arkadaşım bana bir mesaj attı ve Kapadokya gezisiyle ilgili birkaç şey öğrenmek istedi. Ben de baktım ki kaptırmışım gitmişim tüm geziyi neredeyse özetlemişim ve bu da benim için şahane bir fırsat oldu. Şimdi bu mesajlaşmadan kendi yazdığım parçaları burada direkt paylaşıyorum sizlerle. Not : mutlaka gidin Kapadokya'ya ve mutlaka not alın bu bilgilerimi. Ayrıca da buraya tıklayarak gezimizin bir kısmının videosunu izleyebilirsiniz.
Ben- canım merhaba sorularını memnuniyetle cevaplarım 😊 sana ilk tavsiyem en az iki ay sonrası için tüm rezervasyonlarınızı yap. Fiyat farkını göreceksin.Booking.com dan bulduk otelimizi. Mutlaka kullanmalısın en ucuz oteli bu şekilde bulabilirsin gideceğiniz tarihteki. Bizimki o kadar ucuza geldi ki anlatamam. Nisanda  gidecektik ve şubatta ayarladık. Otelimiz çok güzeldi temizdi terası harikaydı. Ama tek dezavantajı satın aldığımız oda en ucuz oda olduğu için yatak çift kişilik değildi de iki ayrı tek kişilik yataktı ama kimin umrunda 😊 iki kişi iki gece için 275 tl ödedik sadece. Otelin adı maccan cave hotel. Senin bahsettiğin otelleri ise maalesef görmedim çünkü orada 350'den fazla irili ufaklıı otel olduğunu söylediler hepsi birbirine benziyor ve hemen hemen aynı manzaraya bakıyor. Hepsi de çok çok güzel butik oteller. Bence orada kötü bir otel bulma olasılığın Yok denecek kadar az 😊Bizim otelimizde kahvaltı vardı akşam yemeği yoktu kahvaltısı açık büfeydi. Ama akşamları ne yaptık dersen açıkçası benim eşim ve ben yemeye para vermektense gezmeye vermeyi tercih ediyoruz o yüzden sürekli iki akşam boyunca tost gözleme konserve poğaça bilmem ne yedik. Meyve filan alıyorduk çikolata şu bu. Ama dışarıda yeseniz de fiyatlar çokta pahalı değil. Adana kebap bakmıştım sırf bilgilendirmek için soranları, otuz lira filandı.
Nerede kalacağınıza gelince mutlaka ama mutlaka Göreme de kalmalısınız. Göreme kapadokyanın kalbi. Bizim de aracımız yoktu o yüzden mutlaka göreme de kalmanız lazım. Çünkü zaten peribacalarının ve doğal vadilerin ve günbatımının ve atların ve balonların en yoğun olduğu bölge göreme. Göreme de kalırsanız önce göremeyi bitirip sonraki günler Ürgüp ilçesine gidebilirsiniz mesela. Ürgüp'te zaten doğal oluşumdan ziyade konaklar ve güzel evler var.Asmalı Konak da Ürgüp'te. Bir Ürgüp'te sadece meşhur üç güzeller peribacaları var. .Onlar da Ürgüp girişinde. Göremeden kalkan dolmuşlar var sorunca gösteriyorlar yerini zaten. O dolmuşlar Ürgüp'e götürüyor. Üç güzellerde inmek istediğinizi söyleyin hemen önünde inersiniz. Mesela hediyelik eşya filan sakın göremeden alma. O üç güzellerin orda bir çarşı var göremedekinin yarı fiyatına her şey. Ve hepsi aynı şeyler
.Uçakla gidin mutlaka çünkü sizin olduğunuz yerden çok uzak o yüzden çok yorulursunuz. Çok önceden alırsan mesela iki ay önce uçak bileti otobüs fiyatıyla hemen hemen aynı zaten. Nevşehir havalimanında inince göremeye giden havalimanı servisleri var. Böyle beyaz beyaz dolmuşlar kişi başına 15 tl'ye sizi otelinize kadar götürüyorlar adamlar bütün otelleri biliyor zaten bulma kaygısı da yaşamazsınız zaten göreme küçücük aynı gün adapte olursunuz.Arabanız varmış gibi oluyor özel uçaktan iniyorsun direk otobüs dolmuşa biniyorsun adamlar seni otelinde indiriyor numarasını da alın dönüşte de arayın yine aynı gelip otelinizin önünden alıyorlar uçağa kadar götürüyorlar ama Nevşehir'le göreme arası 1 saat falan sürüyor ona göre siz kaçta gideceğinize karar verirsiniz.
Göreme  de açık hava müzesi var orayı mutlaka görmelisiniz İşbankası kartınız varsa bedava gezebiliyorsunuz çünkü İş Bankası müze kart özellikli. Ama bir kartla iki kişi geçemiyor. Eğer yoksa müze kart çıkartmanız lazım o da 40 TL.
Yine Göremeden Ürgüp e giderken yokuşlu olduğundan dolmuşa binerek gideceğiniz "Aynalı Kilise" var kesin görün yol üstünde zaten indiriyor söyleyince şoförler. Ordan geri yürüyerek gelinir mesela göremeye yokuş aşağı olduğu için zor olmuyor. Bir de Göreme'de taksicilerle anlaşabilirsiniz mesela 3-4 kişi birleşince uygun fiyata Ihlara vadisine götürüyorlar. Biz gitmedik ama aklında olsun.
Göreme aşıklar tepesine mutlaka çıkın işte orada öyle bir manzara var ki  Ihlara vadisini kim arar ve gün batımını oradan mutlaka izleyin.Bisiklet kiralayabilirsiniz bisikletle çok daha fazla yeri kısa sürede, Göreme içindekileri görebilirsiniz.Zaten yürüyerek de çıkabilirsiniz tepelere, yürümek en iyi keşif yolu bence. Hiç araba falan gerekmiyor yani canım senin anlayacağın.Aksine arabayla gezilecek bir yer değil sokakları dar ve yokuşlu.Her yeri görün her kiliseye girin her tepeye tırmanın gerçekten çok keyif alacaksınız eminim, inşallah sizinde tatiliniz çok iyi denk gelir uygun fiyatlı bulursunuz yine ne sormak istersen sorabilirsin keyifle cevaplarım 😊 toplam harcadığımız para uçak ve otel dahil 900 tl olmuştu.
Ha bir de göremeden yine dolmuşa binip bu sefer tam ters istikamette Uçhisar var oraya da gidilebilir güvercinlik vadisi filan orda var. Zaten öyle düzenliler ki bunlar bir ip üzerine dizilmiş gibiler her yeri kolayca bulacaksınız merak etme. O yana gitsen Ürgüp bu yana gitsen Uçhisar. Ama Göreme'de kalmak şartıyla. Dediğim gibi Göreme tam ortada ve ilk gezilecek yer zaten kendisi.
Bu büyülü coğrafyada her yer birbirine çok yakın., yürümeyi de seviyorsanız ne ala. Biz balona binmedik ama sabah 6 sularında uyanıp uçan balonları izledik fotoğrafladık. 250-300 tl kişi başına balona binmek.
Herkese Harika geziler dilerim Gezginci Bulut gururla sunar 😊

1 Mart 2017 Çarşamba

BUGÜN OLMAZ

    Dün kaldığımız yerden devam edelim mi kadın ve adamın hikayesine. Onları öylece bırakmıştık sahildeki bankta otururken. Bir sessizliğin içindeydiler en son. Aradan geçen zamana dalga sesleri eşlik ederken onlara yaklaşalım ve ne konuşuyorlar dinleyelim.
    Birkaç dakika süren sessizliğin arkasından sert bir poyraz esmişti denizden. Kadın üşüyordu. Denize baktı, masmavi sonsuz denize. Kıpır kıpır hayat doluydu bugün deniz. Erkeklerden daha mı sabırsızdır kadınlar ? Galiba evet. 
Off. Sayın okuyucum nolur saygısızlık olarak algılama ama yazamıyorum bugün. Zorlamanın alemi yok. Gidip yemek pişireceğim. Gerçekten ilham geldiğinde yazacağım, hoşça kal....

BİR KADIN BİR ADAM 1




Bumerang - Yazarkafe






   Bugün size bir kadın ve bir adamı anlatacağım. Baştan söyleyeyim hikayemin bir kısmını dayarın için saklayacağım. Tüm cümlelerimi okurken hayal edin istiyorum. Hayal etmenizi kolaylaştırmak için her şeyi ayrıntılı şekilde söyleyeceğim.
    Bir akşamüstü. Güneş denizin sol ucundan kaybolurken harika bir "hoşça kal" bırakıyordu yerine. Hava soğuktu. Kış günlerinden biriydi. Ama ortalık aydınlıktı. Buralarda sıkça görülen sis, pus o gün başka diyarlarda geziniyordu anlaşılan. Denizin önünde zamandan izole edilmiş gibi duran bir bankta oturuyordu kadın ve adam. Onlar önlerinden geçen insanları, kedileri, bisikletli emeklileri görüyordu da sanki kimse onları görmüyor gibiydi. Camdan dev bir fanus kapatılmıştı adeta üstlerine. İçinden dışarısı görünen ama dışarıdan gelecek bakışlara kapalı. Hatta o an o mekanda yok gibilerdi de denebilir. 
    İçlerini kemiren suçluluktan, bencillikten tüm günahlarından arınmış bu kadın ve adam birkaç dakika önce oturmuştu bu banka nefes nefese kalmış şekilde. Tüm sahil boyunca bazen tartışarak bazen de birbirlerinin elini sımsıkı tutarak yürümüşlerdi. Çok kararsız görünüyorlardı. Barışın güvenli ve huzur dolu sularına kendilerini bir türlü atamıyorlardı. Hani yazın ilk tatilinde ilk kez kendimizi denize bırakacakken bir tereddüt yaşarız ya onun gibi bir şey. İkisinden biri bıraksa kendini gerisi kolaydı ama inatçı oldukları her hallerinden belliydi. Bir hamle yapmaktansa susmayı tercih ettiler bir süre. Çünkü kendi haklılıklarını ispatlamak için kurdukları cümleler karşı tarafa ulaşamadan havada puf diye sönüyordu. Baloncuk çıkaran o zımbırtı oyuncağın baloncukları gibi.
  (Arkası yarın )
     


28 Şubat 2017 Salı

YALOVA POĞAÇASI

Merhaba sayın kariin :) Bugün tam da günümdeyim desem inanır mısınız ? İnanmayın.Hava berbat. Gökyüzü de deniz de yine gri mi gri. Çok melankolik bir hava var. Ama beni etkilememesi için ne gerekiyorsa yaptım. Açık havada yürüyüş. Güzel bir kahvaltı. Güzel bir şarkı açmak vs. Bir de birkaç gün önce öyle güzel bir güneş vardı ki o günlerde güneşten depoladığım seratoninle bir sonraki güneşli güne kadar idare edebilirim sanırım.
Size Evliya Çelebi'den bahsetmiştim ve gördüğüm şehirlerin güzel ve tarihi yanlarının yanı sıra bir de orada tanıştığım yiyeceklerin tariflerinden de bahsedeceğim demiştim. İşte bugünkü tarifim bu doğrultuda geliyor. Hepimiz yani poğaça yapmayı deneyen hepimiz hep pastanelerdeki gibi pofidik pofidik poğaça yapmanın peşindeyiz değil mi ? Sıkı durun ben bugün işte o harika poğaçanın tarifini size vermek için buradayım. Adı neden mi Yalova poğaçası ? Çünkü Karamürsel'de yayılması Yalovalı bir hanımın vesilesiyle olmuştu. Bizim apartmanda bir ara herkes bu tarifi yapıyordu ve tüm bina mis gibi poğaça kokuyordu, güzel günlerdi doğrusu :) Hadi malzemelerle başlayalım :

           MALZEMELER

** Bir paket instant maya. Bu mayaya bayılıyorum bence sihirli. Tadı çok yumuşak ve etkisi çok büyük oluyor. Hamurumu hep harika kabarttı. Eritmeden de kullanabilirsiniz. Ben genelde ılık sütte eriterek kullanıyorum.

** Bir su bardağı ılık süt. Süt parmağınızı asla yakmamalı yoksa mayanız ölür ve hamur kabarmaz. Tatlı bir ılıklıkta olmalı. Süt yok mu ? Siz de su kullanın bir şey olmaz :)

** Bir su bardağı sıvı yağ. Bu noktada her şeye zeytinyağı kullanan bir Egeli olarak başlarda çok fos çıktım. Çünkü o mucizevi zeytinyağı bu iş için malesef uygun değil. Ağır geliyor ve hamurun kabarmasına mani oluyor. Sıvı yağ olarak ayçiçek yağı kullanmalısınız.

** Bir tatlı kaşığı şeker, bir tatlı kaşığı tuz

** İşte bu da sırrııııııı : Hazır mısınız bunu duymaya ? Bir şişe maden suyu desem. Evet bir şişe maden suyu bu hamurun sırrı.

** Aldığı kadar un diyeceğim bana gıcık olacaksınız. Ama ne yapayım öyle. Un için standart bir ölçü veremiyorum ne yazık ki. Zaten ben yukardakilerin hiçbiri için ölçü tutmuyorum ama kıymetini bilin sizin için ölçülü yazdım :) Burada hamur elinize yapışmasın ama taş gibi sert de olmasın aksine ne kadar yumuşak olursa o kadar iyi. Şöyle bir kriter belirledim ben kafamda. Çocuk gibi oynamak istiyorsam hamuru bırakamıyorsam elimden olmuş demektir :) Mutfak eğlence işi bence.

** Üzerine sürmek için bir yumurtanın sarısı

        YAPILIŞI

** Ilık süte mayayı dökelim. Ardından şekeri de ekleyelim. Beş dakika kadar bekleyelim ki maya etkileşime girsin. Başrol oyuncumuz da devreye girsin bir şişe maden suyunu ekleyelim ve olacakları izleyelim harika bir etkileşim ortaya çıkacaktır. Sonra sıvı yağı, tuzu ve unu da ekleyelim. Yukarda da belirttiğim kıvamı yakalayınca hamurumuzu temiz bir bezle veya streç filmle örtelim. Kalorifer peteği gibi sıcak bir yerde mayalanmaya bırakalım. Bir saat sonra hamurumuzun kocaman olduğunu görüp gülümseyelim :) bu son dediğimi yapmazsanız olmaz, mutlaka gülümseyelim :)

Bundan sonrası sizin hayal gücünüze kalsın mı ? Ben o kadarına karışmayacağım. İçine ne koyacaksınız ya da ne şekil vereceksiniz ben de merak ediyorum doğrusu bana da yazın mutlaka. Şekil verdiğiniz poğaçalarınıza Yumurta sarısı da sürün ki kızarsınlar. Ardından doğru fırına. Utangaç köylü kızların yanakları gibi pembiş pembiş oldukları zaman pişmişler demektir. İnşallah bu hamur mayası tarifi işinize yarar ve damaklarınız şenlenir. Hepinizi seviyorum. Afiyet şeker ola !!!








27 Şubat 2017 Pazartesi

HAFTANIN İLK CÜMLELERİ

Hepinize kocaman bir merhaba, baştan söyleyeyim yalnız değilsiniz ben varım :)
Geçtiğimiz günlerde aklıma Evliya Çelebi geldi. Her zaman sevdiğim bir tarihi şahsiyetti zaten. Bir de Egeli olduğundan mıdır bilmem kendimi ona çok yakın hissederim. Ama haftasonu özellikle resmen kafayı Evliya Çelebi'ye taktığımı söyleyebilirim. Hayatını iyice bir okudum. Onun gezgin ruhuna yeniden hayran kaldım. İçinde kırık bir aşkın öyküsü de olan hayatı bence muhteşem. Birçok ortak yönümüz olduğunu gördüm. Evlilik hariç :) Çünkü Evliya Çelebi hiç evlenmemiş. Bir gün size onu daha ayrıntılı anlatırım. Bugün asıl konu ben olmalıyım :) Belki görenleriniz olmuştur. Kendime haftasonu yeni bir slogan oluşturdum. Artık "EVLİYA ÇELEBİ'NİN PEŞİNDEKİ BULUT" sloganıyla hayatıma devam ediyorum. Onu sessizce ve uzaktan izlemeye karar verdim. Tıpkı bir bulutun nereye gidersek gidelim peşimizden gelişi gibi. Ne dersiniz ben "Modern Evliya Çelebi" olabilir miyim ? Kelimelerin ruhu vardır. O bir "seyyah"tı ben ancak bir "gezgin" olabilirim. Bunun farkındayım. Ama olsun onun gibi bir kafam var benim de. Gezmeden duramıyorum.
İşte böyle gezgin olmak ateşi içimde alev alev yanarken ve yanımda tıpkı benim gibi gezgin ruhlu bir yol arkadaşı varken haftasonunu bir sürü seyahat planı yaparak geçirdik. Tamamladığımız her plandan sonra evde sevinçten deli gibi zıpladık. Heyecandan çığlıklar attığımızı hatırlıyorum :) Gezi planı yapmak da bir hayli zor ama sonu çok güzel bir işmiş. Hesap kitap işleri bizim en çok zamanımızı alan konu oldu. Acaba paramız yeter mi ? Altından kalkabilecek miyiz ? Bu sorular başta canımızı biraz sıktı. Sonra ne istediğimizi bulunca rahatladık. Çünkü biz Evliya Çelebi olmak istiyorduk. Büyük lüks oteller, pahalı yemekler zerre kadar ilgimizi çekmiyordu. Bizim tüm varlığımız bir sırt çantasına sığmalı ve özgürlüğe koşmalıydık. Tıpkı Evliya çelebi'nin bir heybesi ve bir atıyla diyardan diyara dolaşması gibi. Geceyi geçirecek basit bir oda, karnımızı doyuracak bir sandviç bir kahve bize yeter de artardı. Bu hislerle bulduğumuz güç sayesinde aynı gün tam 4 farklı gidilecek yer ayarladık. O kadar güzel yerleri o kadar uygun fiyatlara ayarladık ki inanamazsınız. Bunun sırrını size daha sonra bi gün anlatırım :)
Şimdi size penceremi yeniden tanıtmak istiyorum. Bundan sonra sitemin başlığından ve adresimin adından da anlayacağınız üzere ben bir gezginim. Turist asla değil bir gezginim. Bunun farkını da başka bir yazımda paylaşacağım. Bir gezgin olarak benim görevim, gördüğüm tüm güzel diyarları ve onların özel yiyecek tariflerini ve çiçeklerini ve insanlarını ve evlerini ve kalan her şeyini size sunmak olacak. Buna aklınıza gelen her güzel şey dahildir. Yemeği çok seven biri olarak özellikle yemek tariflerim de dahildir :) Gezginci bulut iyi günler diler efendim :)

19 Şubat 2017 Pazar

Sümbül

Koku. Renk. Şekil. Beni kandırmak çok kolay. Elimi uzatışım, onu burnuma götürüşüm, kahkaha atan bir çocuk gibi pıtır pıtır açılışını görüşüm saniyeler sürüyor. Sonra dayanamıyorum tabi alıyorum. Neyden mi bahsediyorum? Baharın gelmekte olduğunu önden koşa koşa haber veren sabırsız sümbül çiçeğinden. Sanırım bahar, daha çarpıcı olsun diye onu yolluyor. Önce başımızı döndürüyor sümbülün kokusuyla. Sonra da alıp götürüyor bizi kendimize doğru.
Ömrü çok kısa bu sabırsız çiçeğin. Ben bu yüzden ona "Sabırsız Leyla" diyorum. Tıpkı benim gibi. Belki de ömrü kısa diye o kadar güzeldir. O kadar çarpıcı bir kokusu vardır. O kadar yoğundur her şeyi. Bir an önce işini bitirip gitmek istercesine. Bir an önce fark edilip sevilmek istercesine. Her çiçeğin ruhu var benim gözümde. Benim ruhumsa pembe sümbül...


15 Şubat 2017 Çarşamba

Yazar güncesi 1

(Bu bir deneme parçasıdır. Şiir ve deneme üstüne çalışmaların vardır.)
 Önümde iken yeşil, yüzümde iken mavi, elimde iken şeffaf deniz... İçinden gelecek ilhama muhtacım senin .  Kaç zamandır, göreceğim sanıp bakarım en derinine.  Saklı saklı neler var derinliğinde ?  Ey deniz, seni çözemiyorum!  Bazen bir martının tüylerinde saklısın.  Bazen seni gözlerime sığdıramıyorum.  Bugün yine çok güzelsin sana doyamıyorum. Dağınık bıraktığım yatağımı aratmıyosun. Açılıyorsun önümde çarşaf çarşaf.  Kendimi bırakmak istiyorum sana belki ama biliyorum : Sen adamı öldürürsün !

14 Şubat 2017 Salı

İÇLİ İÇLİ KÖFTE YAPALIM MI?

 İçliköfteyi yapmak zaten çok zor tarif etmek ise ondan daha zor 😂   Öncelikle malzemelerimizi sayalım
1. 1 su bardağı ince köftelik bulgur
2. 1 su bardağı irmik
3. 1 su bardağı un
4. 2 yemek kaşığı zeytinyağı
5. 1 tatlı kaşığı  biber salçası
6. 1 tatlı kaşığı  domates salçası
7. 1 tatlı kaşığı toz kırmızıbiber
8. 1 tatlı kaşığı Pulbiber
9.  300 gr kıyma
10.  Üç adet orta boy soğan
11. Yarım demet maydanoz

 Evet inanın bu malzemeleri toparlamak işin en kolay kısmıdır çünkü sonrasında sizi çok zorlu bir macera bekleyeceğine baştan hazırlıklı olun.

 Öncelikle bir su bardağı su ile bir su bardağı köftelik ince bulguru ıslatın suyun sıcak ya da soğuk olması farketmez.  İnce ince kıydığınız soğanları tavaya alın.  Zeytinyağını ekleyerek pembeleşinceye kadar kavurun, kavrulan soğana kıymanızı ekleyin.  Kıymalar suyunu çekinceye kadar pişirin.  Ardından pulbiberi, tuzu ve domates salçasını ekleyin.  Bu aşamada ince dökülmüş ceviz veya istediğiniz diğer baharatları da ekleyebilirsiniz.  Kıymanızın yumuşak olması için yarım su bardağı kadar su ekleyin ve en son ince kıyılmış maydanozu da ekleyerek altını kapatın.  Kıymalı harcıınızın çok kuru olmaması gerekiyor.

 Gelelim benim en zorlandığım kısma.  Daha önceden ıslattığınız köftelik bulgurun içine bir su  bardağı irmiği ve unu da ekleyin. Son olarak biber salçasını da ekleyerek hamurun yapışkan olmayan kıvama gelmesi için güzelce yoğurun.  Bu ölçülerle yaklaşık olarak 18 adet içli köfte çıkacaktır.  Buradan kopardığınız parçaları bir salatalık yardımıyla limon şeklini alıncaya kadar açabilirsiniz.  Bu iş oldukça zor 😊 Açtığınız içli köftelerin içine kıymalı harçtan doldurup kapatın.  Şimdi buraya sizin için faydalı olacak bir videonun linkini koyuyorum sizin için en kolay gelen yöntemle inşallah başarılı olursunuz, hepinizin ellerine sağlık 😍👋Buyrun

9 Şubat 2017 Perşembe

Herkese yeniden merhaba şimdi sizlere dünkü yayınladığım müthiş kabak tatlımın tarifini vereceğim.  Aslında o kadar kolay o kadar kolay ki 😊  Aynı zamanda da çok şifalı bir kış tatlısı.  Biliyorsunuzdur kabak cennet yiyeceklerinden sayılıyor. Ben temizleyip doğradınız kabaklarımı akşamdan fırınlayacağım tepsime koydum.  Üzerine de bolca kabakları kaplayıncaya kadar toz şeker ilave ettim.  Birkaç saat sonra şekerin de etkisiyle kabaklar suyunu salmaya ve şekerleri etmeye başladı.  Ertesi gün olduğunda artık tatlım fırınlanmaya hazırdı.  Başka hiçbir şey eklemeden su dahi eklemeden direkt olarak fırına yerleştirdim.  Yüksek ısıda yaklaşık 200°'de yaklaşık 45 dakika kadar pişirdim. Pişmesine yakın şekerin eriyerek köpük köpük olduğunu göreceksiniz.  Tatlımızıçatalla kontrol edelim eğer kabaklar lokum gibi yumuşamış ve üzerleri de karamelize olmuş ise tatlımız pişmiş demektir. Benimki o kadar kıvamlı olmuştu ki suyu sanki altın damlası gibi damlıyordu.  Ben üzerini ceviz ve hindistancevizi ile süsledim.  Afiyet şifa olsun 👌🏻😋

7 Şubat 2017 Salı

Her şey sanki bir rüyayken…: EVİM...

Her şey sanki bir rüyayken…: EVİM...:     Herkese merhaba.     Az önce balkonda otururken biraz uzaklaşıp kendime dışarıdan baktım. Kendimi nasıl gördüğümü size anlatacağım bugü...

EVİM...

    Herkese merhaba.
    Az önce balkonda otururken biraz uzaklaşıp kendime dışarıdan baktım. Kendimi nasıl gördüğümü size anlatacağım bugün.
    Bu evde kendimi büyük bir yazar sanıyorum. Gözlüklerimi takmışım. Omzumdan örme bir şal salınıyor aşağıya. Ah bir bilseniz nerelere gidiyorum bu küçücük evin küçücük balkonunda. En becerikli iki parmağımın arasında bazen bir sigara oluyor. Benden fazla rüzgar içiyor, olsun. Çoğu zaman kulaklıklarımı takıyorum bir müzik açıyorum. En çok dinleğim şarkı : işte burada. Bazen de martı seslerini duymam gerekiyor. Öyle olduğu zaman sessizliği boyayan martıların seslerini dinliyorum sadece. Ruhum büyük bir yazara dönüşüyor. Ama aklım yetişemiyor bu hızlı dönüşüme. Yani ruhumda hissediyorum her şeyin en güzelini. İşte gerçek büyük yazar bence o noktada olunuyor. Ben aklımın ve bilgimin hamlığına yenik düşüyorum. Anlatamıyorum içimden geçenleri. Yetmiyor ruhumun hissettiklerini ifadeye dillerim. Ah bir yetse zaten ! Belki bir gün size balkonda otururken çekilmiş bir fotoğrafımı gösteririm. O zaman anlayabilirsiniz ne kadar derinlerde yüzebildiğimi. Bu evi çok sevdim ben. Sonunda deniz var. Bir bakınca içim açılıyor. Kendimi büyük yazarlara gelen büyük ilhamların içinde bulmama sebep zaten hep bu deniz. Ve aniden camın önünden geçen kocaman bir martı... Bilmiyorum insanın ilk evinin bu kadar güzel olması iyi midir kötü mü. Ya da içinde ikimizin olduğu ilk ev olmasından mı ileri geliyor bu sevgim. Mümkün olsa ömrümce bu evde yaşamak isterdim. Bu evin balkonunda kendimi dışardan izlemek isterdim yıllarca. Kendimi kandırıp kandırıp büyük bir yazar gibi hissetmek isterdim.
    Bugün bunları hissederken tek eksiğim, suskunluğumuzda bile birbirimize binlerce şey anlatacağımız bir dostun yanımda olmayışıydı. Hep bir eksik çıkar zaten. Çünkü, "Burası dünya, burası bu kadar işte..."